H. 1320/M. 1904’de ilâve olarak Fâtih Tabhâne Medresesi’nin hüsn-i hat ve imlâ mu’allimliğine, 1914 yılında da Medresetü’l-kuzât’ın hatt-ı ta’lik mu’allimliğine ta’yin edilen Hulûsî Yazgan, ertesi senenin Mayıs ayında da Medresetü’l-hattâtîn’in hocalarından olmuştur. 1924 yılında Tevhîd-i Tedrisât’ın ilanından sonra Medresetü’l-kuzât’ın lağvı üzerine Dârü’ş-şafâka’da yazı dersleri vermeye başlamışsa da, 1928 senesindeki inkılâb üzerine bu görevleri sona ermiştir.

Hüsn-i hattaki asıl şöhretini borçlu olduğu hatt-ı ta’likin İran tarzını Bâb-ı Fetvâ müsevvidlerinden Karinâbâdî Hasan Hüsnî Efendi’den meşkettikten sonra, Sâmî Efendi’den de Türk tarzı ta’lik hattının dekayıkını öğrenmiş olan Hulûsî Yazgan, kısa zamanda Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi’nin üslûbunun mümtâz temsilcilerinden biri olmuş, nihâyet hocasının vefâtından sonra yazısını kemâle eriştirerek, ta’lik hattının bu dönemdeki en güçlü temsilcisi haline gelmiştir. Bu husustaki kudretini anlamak için, Yenişehirli Hüseyin Hâşim Bey’in yazdığı medhiyeye bakmak münâsiptir:
Hatt-ı ta’lik bir ten farzolunsa
Kemâliyle âna cândır Hulûsî
İşitdim, Hazret-i Sâmî demişdi:
“Benimle hatta yeksândır Hulûsî”
Yesârî’yle İmâd’ın nâmı kaldı
Re’is-i Rûm ü İrân’dır Hulûsî

Seri’ü’l-kalem bir hattat olan Hulûsî Yazgan’ın maddî sıkıntılar ve hastalıklar nedeniyle zor günler geçirmiş olduğu evâhir-i hâlinde yazdığı yazılarında bu sıkıntıların izlerini bâriz şekilde görebilmek mümkündür. Ayrıca babasına nisbetle bazı âsârına “Hocazâde” künyesiyle ketebe koyduğunu, merhum Ali Alparslan nakletmektedir.
Özel koleksiyonlarda ve müzelerde bulunan çok sayıda levhâsı haricinde Sultan Selîm, Bayezid, Merkez Efendi ve Sultan Ahmed camilerinde levhâları vardır. İlk TBMM binasındaki “Hâkimiyyet Milletindir” levhâsı ile Gurebâ Hastanesi’ndeki “Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi” levhâsı da onun dest-i hattıdır.

Ayrıca Topkapı Sarayı Müzesi ile Kahire’deki Dârü’l-kütûbi’l-mısrıyye’de hilyeleri, Yavuz Sultan Selîm Türbesi’nde Abdülhak Hâmid Tarhân’ın manzumesini hâvî ta’lik levhâsı, Sultan II. Mahmud Türbesi’nde de Zenci Mahmud Şerîf Paşa’nın terceme-i hâlini içeren H. 1338/M. 1920 tarihli ta’lik levhâsı vardır(Env. no: 58). Ayasofya’daki Üçyüzlü Çeşme’nin üzerindeki âyetler ile hâlen Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastahânesi olarak kullanılmakta olan Bakırköy’deki Reşâdiye Kışlası’nın inşâ kitâbesi de onun eseridir.
Hatt-ı ta’likte ibrâz eylemiş olduğu kudrete istinâden yazı meraklılarının bir hayli rağbet gösterdiği Hulûsî Yazgan’ın en önemli öğrencileri arasında Hâlim Özyazıcı, Hâmid Aytaç, Kemâl Batanay ve Mâcid Ayral’ı zikredebiliriz. Ayrıca Ahmed Hamdî Yavuzvarnalı, Ahmed Hamdî Tezcan, Mahmud Yazır, Mehmed Vehbî Efendi, Şeref Akdik, Hüseyin Hüsnî Efendi ve Murtazâzâde Ârif Efendi de hatt-ı ta’liki ondan meşketmişlerdir.

Uzun müddet Sultan Selîm Cami’nin mü’ezzinliğini der-uhde eden Hulûsî Yazgan, 1928 yılında ilâve olarak Sultan Selîm Cami türbelerinin baş-bekçiliği görevini de almış ve bu hâl üzere iken H. 27 Zi’l-ka’de 1358/M. 8 Ocak 1940 tarihinde vefât etmiştir. Yıllarca görev yapmış olduğu camiden kaldırılan na’şı Edirnekapısı Mezarlığı’na defnedilmişse de, ne yazıkki nâmına bir mezartaşı dikilmemiştir.

Târikat-ı Mevleviye müntesibininden olup temiz ahlâkı ile meşhur olan, son devir Osmanlı hat san‘atının en değerli ta’lik-nüvisine hasretmiş olduğumuz yazımıza, Yenişehirli Hüseyin Hâşim Bey’in yazdığı medhiyeden şu ebyât ile nihâyet vermek münâsip olacaktır:
Muhit-i nûr-ı irfândır Hulûsî
Muhat-ı feyz-i Kur’an’dır Hulûsî
Sever herkes o timsâl-i hulûsu
Melek-hasletli sultândır Hulûsî
Kaynakça
Son Hattatlar, s. 557; Türk Hattatları, s. 252; Meşhur Hattatlar, s. 306-310; Son Devir Osmanlı Uleması, III, s. 206; Hat Sanatı Tarihi, s. 182.