Öte yandan H. 1290/M. 1873 senesinden itibâren, devletin resmî yazışmaları ile mektup, arz-ı hâl, istid‘a gibi günlük işlerde kullanılmak üzere Bâb-ı Alî devâ’irinde geliştirilmiş olan rık‘a hattında tebeddüle giden İzzet Efendi’nin, harflerin sola meylini azaltıp bodurluktan izâle ederken, onları kesin oran ve ölçülere ulaştırdığı gözlenmektedir. Ayrıca kelimeleri geometrik bir düzen içinde daha açık yazarak güzel bir âhenk sağlamış olan İzzet Efendi, böylelikle rık‘ayı bir san‘at yazısı seviyesine yükseltmiştir.

“İzzet Efendi rık‘ası” olarak adlandırılan ve kimi hattatlar tarafından çok beğenilmiş ve yaygınlaşmış olan bu üslûbun tüm hususiyetlerini, Ticâret ve Nâfi’a Nâzırı Mahmud Celâleddîn Paşa’nın Yahyâ Efendi hazîresindeki kabrinin kitâbesinde görmek mümkündür. Ancak üslûbu bazıları tarafından şiddetle eleştirilmiştir. Bunların başını çeken Sâmî Efendi, esâsen sür‘atle yazılmak için geliştirilmiş olan rık‘ayı bu özelliğinden mahrûm bıraktığını iddia etmiş ve tarzını benimsememişti. Ancak bir san‘at yazısı olarak kabul gören üslûbu, ondan meşk alanlar vâsıtasıyla Mısır’a kadar ulaşmış ve bugün tüm Orta-doğu coğrafyasında egemen hâle gelmiştir.
İzzet Efendi’nin Tüm Eserlerini Görmek İçin Tıklayın
Kaynakça
Son Hattatlar, s. 163-167; Türklerde Yazı Sanatı, s. 70-71; Türk Hattatları, s. 231-232; Hat Sanatı Tarihi, ss. 88, 196-197, 201-202; Meşhur Adamlar, s. 132; DİA, 28, s. 494.