
Emîne Servet Hanım, babası sâyesinde iyi bir eğitim alma şansı bulmuş olmakla birlikte, Hayrullah Efendi’nin ecel-i kazâya uğramasının ardından sahipsiz kalınca Haydarpaşa’da Aziziye Hamamı’nı işleten Âbidîn Bey ile evlendirilir. Ancak maddî zorluklar nedeniyle yaptığı bu izdivâçta aradığı mutluluğu bulamadığı gibi çocuğu da olmaz. Zevcinin önceki evliliğinden çocukları olduğundan geçimsizlik baş gösterince ayrılarak, babaevine dönmek zorunda kalır.
Ancak zorlu günler henüz bitmemiştir: Yegâne hâmisi olan annesinin de bir müddet sonra vefât etmesi üzerine, ikbâline vesîle olmayan İstanbul’da daha fazla kalmak istemeyen Emîne Servet Hanım, babasının peşisıra Medîne’ye nefyedilmiş olan büyükbabası Ahmed Efendi’nin yanına gider. İbâdet ve yazı ile meşgûl olarak günlerini tüketen Emîne Servet Hanım’ın, burada vefât ettiği bilinmekteyse de tarihi ma’lum değildir.
Henüz küçük yaşta olduğu halde hüsn-i hatta heves ederek, Kazasker Efendi’den mücâz olan babasının yazı arkadaşı olan Muhsinzâde Abdullah Bey’den sülüs, nesih ve celî aklâmını meşkedip H. 1289/M. 1872 yılında icâzet almış olan Emîne Servet Hanım’ın sanat yaşamı boyunca dokuz hilye-i şerîfe yazmış olduğu ve bunlar için “Çocuğum yoksa da, vesîle-i rahmet olacak dokuz evlâdım vardır!” demiş olduğu mervîdir. Bunlardan birini büyükbabasının görev yapmakta olduğu Arpacılar Cami’ne vakfetmiş olup bir diğeri de halen özel bir koleksiyonda bulunmaktadır. Ancak, diğerlerinin akıbeti meçhuldür.
Erkeklerin egemenliğindeki Türk hat sanatında müstesna bir mevki’e sahip olan Emîne Servet Hanım, mutsuzluklarla dolu yaşamının acısını âsârına gömmeyi başarmış ve “reisü’l-hattâtîn” ünvânına sahip Muhsinzâde Abdullah Bey’e lâyık bir hattat olduğunu tüm dünyaya ilan etmiştir. Yazısında hocasının hocası Kazasker Efendi’nin de etkileri görülen Emîne Servet Hanım, aklâm-ı sittede nice mâhir hattatı geride bırakmaya muvaffak olmuş değerli bir hanım hattat olarak, Türk hat san’atı tarihindeki yerini almıştır.
Emine Servet Hanım’ın Tüm Eserlerini Görmek İçin Tıklayın
Kaynakça
Son Hattatlar, s. 68.
İsmail Orman, 21 nisan 2016