Asıl mahâreti sülüs ve celîsinde olduğundan mufâssal terceme-i hâli aklâm-ı sitte hattatları meyânında zikredilmiş olan Abdülfettâh Efendi, hatt-ı ta’likle de son derece fazla eser vücûda getirmiş ve sülüste olduğu gibi ta’likte de bilhassa celî kaleminde ustalaşmıştır. Nitekim defnine istinâden Tercemân-ı Hakîkāt Gazetesi’nde neşredilen makalede:
Merhûm, meşâhir-i hattâtînden olub nezâhet-i hutut-ı nefîsesi, arayiş-i enzâr olacak sûretde idi. Derse’adet ile Bursa’daki cevâmi’-i şerîfenin bazılarında avihte-i mevki’-i ta’zim edilmek üzere çekide-i kalemi müşkin eylemiş oldukları elvâh, o derece nazar-rübâdır ki görenler, merhûmun aferin-hân-ı kemâli olmamak kabil olmaz.

denmektedir. Hatt-ı ta’liki, hattat olarak iştihâr etmeye başladıktan çok sonra, Türk tarzı ta’lik ekolünün kurucusu Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi’den meşkederek H. 1264/M. 1847 yılında icâzet almışsa da, bu husustaki mahâreti hocası ayarında değildir. Nitekim hocasının te’sis eylemiş olduğu üslûptan ziyâde İran tarzında yazmayı tercih etmiş olup yazısının son derece sert bir duruşu vardır.

Bununla beraber döneminin en önemli ta’lik hattatları arasında zikredilen Abdülfettâh Efendi’nin, Sultan Abdülmecîd’in emri üzerine, Şefîk Bey ile beraber hatlarını tecdîde me’mur edilmiş olduğu Bursa Ulu Cami’ndeki gâyet büyük ta’lik ile muhârrer “Hüve Kur’anün-mecîd” yazısı ile Beylerbeyi Sarayı’nda bulunan âyât, kasâ’îd ve kıt‘aât, Aksaray’daki Pertevniyâl Vâlide Sultan Cami’nin tarih kitâbesi başta olmak üzere imzasını taşımakta olan nice tarih kitabeleri bulunmakta ve hatt-ı ta’likteki kudretinin delîlleri olarak bu yapıları süslemektedir.

İsmail Orman
23 mart 2016
Kaynakça
Son Hattatlar, ss. 24-28; Sicill-i Osmanî, IV, ss. 862; Türk Hattatları, ss. 230; Hat Sanatı Tarihi, ss. 87, 122, 179; İstA, I, ss. 30; Meşhur Adamlar, ss. 126; Osmanlılar Ansiklopedisi, I, ss. 44.