Henüz çocuk yaşta iken babası Seyyid Hasan Hâşimî Efendi’den yazı meşketmeğe başlayıp daha sonra tekemmül için Hâfız Osman’a bağlanan Seyyid Abdullah Efendi, hocasının medh ü senâsına na’il olarak mezun olmuştu. Bilhassa nesihte hocasının şivesini mükemmelleştirip deyim yerindeyse “hâfız-ı sânî” olan Seyyid Abdullah Efendi’nin yazısını Hâfız Osman’ınkinden ayırmak, neredeyse imkansızdır.
Hocasının tavsiyesi üzerine, 1687 yılına kadar Edirne Sarayı’nda şehzâdegâna hat mu’allimliği yapan Seyyid Abdullah Efendi, o sene babasının vefât etmesi üzerine İstanbul’a dönerek İmrahor Cami’nin imâmetini devralmış, meşk hocalığını yaptığı Şehzâde Ahmed’in tahta çıkışından sonra da, Sakazâde Mustafa Efendi’nin vefâtıyla boşalan Topkapı Sarayı hüsn-i hat mu’allimliğine ta’yin edilmişti.
Her iki görevi de 10 Eylül 1731 tarihindeki vefâtına değin sürdürmüş olan Seyyid Abdullah Efendi, Eyüp Bahâriyesi’nde Şâh Sultan Tekkesi’nin karşısındaki mezarlığa defnedilmiştir. Seri’ü’l-kalem bir hattat olan Seyyid Abdullah Efendi’nin, halen müze ve özel koleksiyonlarda kitap ve levha halinde bir hayli eseri bulunmaktadır. Bu eserleri görmek ve mufassal terceme-i halini öğrenmek için aşağıdaki linki tıklayabilirsiniz.
İsmail Orman
13 mart 2016