Mustafa Râkım Efendi’nin asıl mahâreti aklâm-ı sittede olmakla beraber, hatt-ı ta’likle de nice âsâr-ı bedi’â vücuda getirmiştir. Mevsukan mervi olduğuna göre, hatt-ı ta’like bir inat uğruna başlamış olan Mustafa Râkım Efendi, Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi’den Kuruçeşme’deki yalısının civârında yaptırdığı çeşme için ta’lik bir kitâbe yazmasını istemiş. O da va’dettiği halde bir türlü yazmayınca, tabi’atındaki hırçınlığa istinaden çeşmenin ta’lik kitâbesini bizzât yazarak ta’like İmâd kadar muktedir olduğunu göstermiş.

İbnülemin’in, “üstâd-ı merhûmun, dâ’imâ ta’lik ile meşgûl olmadığı hâlde İmâd kadar yazmağa kādir olduğuna ceffe’lkalem hükmetmenin doğru olmadığını” beyan etmekteyse de, ta’likle yazdığı müte’addit elvâh ile Üsküdar Karacaahmet’te, Miskinler Tekkesi olarak bilinen cüzzamhanenin bünyesinde bulunan Hâfız İsâ Ağa Çeşmesi’nin(1811) ve Soğukçeşme’deki Seyyid Ömer Ağa Çeşmesi’nin(1815) inşâ kitâbelerinde, bu kalemde de mahir bir hattat olduğunu ıspat etmiştir. Ayrıca ağabeyi İsmâ’il Zühdî Efendi’nin ayak şahidesindei de ta’lik hattını kullanmıştır.

Aklâm-ı sittede ve bilhassa celi sülüste ibraz eylemiş olduğu kudrete istinâden Türk hat san ‘atın tarihine damgasını vurmuş olan Mustafa Râkım Efendi’nin mufassâl terceme-i hâli ve esaerleri görmek için tıklayın
İsmail Orman
3 mart 2016